Gerçek İslam Kuran’da anlatılan Peygamberimiz (sav)’in ve yiğit sahabilerin yaşadığı, saf vahye yani Kuran’a dayalı bir dindir. Bu din, Kuran Müslümanlığı’dır. İslam dini ahlakın, sevginin, şefkatin, nezaketin, temizliğin, kalitenin kısacası her şeyin en güzelidir. Sevgi okuludur, sevenlerin okuludur. Şefkatin, merhametin yaşandığı en güzel dindir.
Kuran ruhu bizlere anlayış, derinlik, tatlılık, ufuk genişliği kazandırır. Mükemmel bir sanat ve estetik anlayışı sunar; bilime, her türlü araştırma ve incelemeye teşvik eder; fikir özgürlüğü, ileri demokrasi ve sosyal adaletin yaşandığı bir toplumu amaçlar. Her türlü dayatmadan, baskı ve zorbalıktan sakındırır.
Ne var ki günümüzde İslam ülkelerinde Müslümanların büyük bir kesimi İslam dininin bu saydığım özelliklerinden uzak bir yaşam sürüyor. Kimisi çok zor şartlar altında ezildiğinden, kimisi fakirlik ve imkansızlıklarla kuşatıldığından, kimisi de şartları gayet elverişli olmasına rağmen Kuran’ı hayata geçirmediklerinden böyle olumsuz bir imajla karşı karşıya bulunuyoruz. Ama hepsinden önemlisi ortak neden şu: Bağnazlık! Evet, sorunun temel kaynağı bu zihniyet.
Bağnazlık, hurafe ve bidatleri yani güya din adına “uydurulmuş” her türlü hükmü ve bilgiyi insanlara İslam diye sunar. Allah adına, din adına yalan söylemekten, Peygamberimiz (sav) adına hadis uydurmaktan çekinmez. Üstelik de bunları dayatmada son derece öfkeli ve inatçıdır. Güzel ve temiz olan, insanın ruhuna hitap eden her türlü şeyi, helal nimetleri dine çeşitli ilavelerle haram hale getirir. Din adına korkunç, kabus gibi bir sistem sunar. Hayatı güzelleştiren her şeyi yok eder. Kötü kıyafetler, itici yiyecekler, izbe mekanlar, kirli ve suratı asık görünümlü kadınlar, kirli ve çirkin görünümlü erkekler, neşesiz ortam; müzik yok, resim yok, estetik yok, sanata düşman, bilime karşı, kokuşmuş bir yapı getirir. Hemen hemen herkesten nefret eden, kibirli, insanlara hakaret eden, iftira eden, öfke besleyen, saldırgan, kavgacı zihniyetteki bu kesim gerekli gördüklerinde insanlara –yine sözde din adına- şiddet ve vahşet uygulamaktan da çekinmez. Aynı kişiler kendi içinde ise uyuşuk, hüzünlü ve mutsuzdurlar.
Bağnaz anlayışın en belirgin özelliklerinden biri ise kadın nefretidir. Bağnazların dünyasında kadınların özgürlüklerinin kısıtlandığı, çeşitli yasak ve uygulamalarla çirkinleştirilip itici hale getirildiği, aşağılandığı, ikinci sınıf olarak görüldüğü, ezildiği bir sistem hakimdir. Kısacası bağnazlık kitle psikolojisiyle kendi kendini boğan, kanserleşmiş, hasta bir yapıdır.
Kuran’a ve din ahlakına tamamıyla zıt olan böyle bir zihniyetin İslam dinine mal edilmesi ise kuşkusuz şu an dünyadaki en büyük yanılgılardan biridir. Kuran’da bağnazlık net olarak eleştirilir ve bu zihniyetin yanlışlığı açık hükümlerle ortaya konur.
Keza İslamofobi dediğimiz olay da yine bağnazlıkla İslam’ın bağdaşan hiçbir yönü olmadığını bilmeyenlerin ortaya attığı çok yanlış bir nitelendirmedir. Şayet bu kavram İslamofobi değil de “bağnazlık fobisi” olarak adlandırılmış olsaydı o zaman son derece yerinde ve isabetli kullanılmış olurdu. Tabii Kuran ve İslam dini hakkında yeteri kadar bilgisi olmayan insanların böyle bir kafa karışıklığı yaşaması bir dereceye kadar normal sayılır. Çünkü az önce de belirttiğim gibi bağnazlık Allah adına, din adına ortaya çıktığı, uydurma hadislerle Peygamberimiz (sav)’e iftira ederek onun adını kullandığı için bilgisi olmayan insanlar bu aldatmacanın tuzağına düşebiliyorlar. Kaldı ki elbette bu kişiler kendilerini, “Ben bağnazım, hurafe dinini yaşıyorum” diyerek tanıtmıyorlar; “Ben Müslümanım, İslam dinini yaşıyorum” iddiasında oluyorlar. Bilakis sahabe İslam’ını, gerçek modern İslam’ı yaşayan Kuran Müslümanlarını kendilerince eleştiriyor hatta ve hatta onları mürtedlikle suçlayıp kendilerinin daha takva olduğu iddiasında olabiliyorlar. Hal böyle olunca da şu an hemen hemen dünyanın her yerinde bağnazların her söylemi ve yaptıkları her uygulama doğrudan İslam’a mal ediliyor. Müslüman denince de akla bağnaz insan modeli geliyor.
Bağnaz görüşün söz konusu tüm yanlış uygulamalarının temelinde “Kuran’ı yeterli görmemeleri” vardır. Allah ayetlerinde, “Kuran yeterlidir” der; bağnaz, “Yeterli değildir” diyerek bunu kabul etmez. Yine Allah, “Kuran’da her şeyi açıkladım” der; bağnaz kişi, “Hiçbir şey açıklanmamıştır, yarımdır” der. Ve böylece sapkın bir inanç geliştirir. Kendine göre helal olan güzellikleri haram, haram olan çirkinlikleri helal kılar. Kuran’da Allah’ın belirlediği sınırları kendi sapkın yorumuyla ya genişletir ya da daraltır. Ama asla olduğu gibi kabul edip uygulamaz.
Bugüne kadar, bir kısım çevreler de fırsattan istifade, Müslümanları bu bağnaz zihniyetin imajına hapsederek kendilerince bir oyun oynamış; laiklik, özgürlük, demokrasi, bilim, sanat, müzik, estetik, kalit